Fransa’da sol ittifak sandıktan birinci çıktı: ‘Bu bir Pirus zaferi’

Posted by

İSTANBUL – Fransa, erken genel seçimin ikinci turu için 7 Temmuz Pazar günü sandık başına gitti. 30 Haziran’da yapılan ilk turun aksine, bu sefer Marine Le Pen’in faşist Ulusal Birlik (RN) partisi değil, Jean-Luc Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa’sının (LFI) da parçası olduğu sol ittifak Yeni Halk Cephesi (NFP) sandıktan birinci çıktı.

Seçim sonuçları her ne kadar ‘aşırı sağa karşı çekilen güvenlik duvarının işe yaradığı’ yorumlarının yapılmasına sebep olsa da hiçbir parti ya da ittifakın hükümeti kuracak salt çoğunluğu elde edememiş olması büyük bir belirsizliği de beraberinde getirdi.

Peki, Fransa’daki seçim sonuçlarını özellikle de faşist partilerin yükselişi bağlamında nasıl okumak gerekiyor? Ve belki de daha önemlisi: Bundan sonra ne olacak?

Sandıktan Yeni Halk Cephesi’nin birinci çıkmasını kutlayanların bile aslında çok temkinli olduğuna dikkat çeken tarihçi ve yazar Emrah Cilasun’a göre, “Bu bir Pirus zaferi, zafer falan değil yani.” Fransa’nın yapısal bir krizin başlangıcında olduğuna işaret eden Cilasun, seçimin ikinci turu ile birlikte bu krizin de kapısının aralanmış olduğu görüşünde.

‘MACRON, ERKEN SEÇİM KARARIYLA ÖNE DOĞRU KAÇMAYA ÇALIŞTI’

Emrah Cilasun

Fransa’da 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde Jordan Bardella’nın liderliğindeki RN’nin birinci çıkması üzerine Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, meclisi feshederek üç hafta sonra erken seçimlerin yapılmasına karar vermişti. Macron’un bir çeşit ‘baskın basanındır’ şeklinde aldığı bu seçim kararını değerlendiren Cilasun, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Almancada ‘Flucht nach vorne’ sözleriyle de tarif edilebileceği ve Türkçeye kaba bir çeviriyle ‘en iyi savunma saldırıdır’ şeklinde aktarılabileceği üzere ‘öne doğru kaçmaya çalıştığını’ söyledi. Cilasun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Macron, fırsattan istifade, faşistlerin belli bir oy alacaklarını ama sonuçta toplumun faşistlere karşı olan kısmının da kendisi etrafında veya kendisiyle koalisyon yapacağını umdu. Bu saikle hareket edip bu seçime girişti. Şimdi ikinci turdaki tabloya baktığımızda; evet, faşistler en sonuncu görünüyor ama birtakım taktiklerle faşistleri engellemiş oldular.”

‘NFP İLE MACRON’UN İTTİFAKININ İKTİDAR YÜRÜTMESİ MÜMKÜN DEĞİL’

Emrah Cilasun’a göre, sandıktan birinci çıkan Yeni Halk Cephesi ile seçimi ikinci sırada tamamlayan Macron’un ‘Cumhuriyet İçin Hep Birlikte’ ittifakının ittifak yapması, bir arada iktidar yürütmesi mümkün değil. Cilasun, “Neden bu ittifak mümkün değil?” sorusunu, dünyanın içinde bulunduğu durum ve kapitalist sisteme de işaret ederek şu sözlerle yanıtladı:

“Dünyadaki iktisadi veriler, durumun son dönemde pek de kötü olmadığını gösteriyor. Buna Türkiye de dahil. Halkı kastetmiyorum. Kapitalist sermayenin çıkarları açısından iktisadi veriler pek de fena gözükmüyor. Fakat bu pek de fena gözükmeyen durum, bazı kapitalist sermayeler açısından iyiyken bazıları açısından kötü ve bunlar arasındaki rekabet arzu edilmedik krizlere neden oluyor. Bu arzu edilmedik krizlerin içerisinde, siyasi çelişkiler ekonomik çelişkilerin önüne geçiyor. Bu siyasi çelişkilerin ekonomik çelişkilerin önüne geçtiği yerde birtakım hamlelerin yapılması lazım.”

‘21’İNCİ YÜZYILDA HER BİR ÖZGÜLÜ BELİRLEYEN, DÜNYA ARENASIDIR’

Cilasun bu çelişki ve hamlelerin ne olduğunu ise şöyle anlattı:

“Neyi kastediyorum? Çok somut: Ukrayna meselesi. Ukrayna meselesinde Macron ne diyor? Solcular ne diyor? Faşistler ne diyor? Gazze meselesi, göçmen meselesi, iklim meselesi, kadınların durumu, kadın hakları, kürtaj, Fransa’daki yabancıların durumu, ilticacıların durumu, insanların yaşam şartlarının düzeltilmesi, çiftçilerin sorunları… Bütün bunlar dünya çapındaki dert ve sorunların Fransa’daki yansımaları.

Dolayısıyla, buradan gelmek istediğim şey şu: Dünyanın neresinde olursanız olun, isterse Patagonya’da yaşayın, 21’inci yüzyılda her bir özgülü belirleyen şey dünya arenasıdır. Hiç kimse şunu diyemez: ‘Ben Patagonya’da yaşıyorum, sen oranın halini bilemezsin, Patagonya’nın şartlarından ötürü burada böyle olacak.’ Olmaz, yok öyle bir şey. Bu, insan bünyesi gibidir. Bu kapitalizm, emperyalizm lafını eğer küfür olarak değil bilimsel olarak kullanıyorsak; bu, dünya çapında işleyen bir sistemdir. Bu sistemin bünyede, tek tek organlarda ve vücudun tek tek alanlarında yansımaları olacak. Dolayısıyla, Fransa da bunun bir yansıması. Yoksa buradan kimse şöyle bir medet ummasın: ‘Bak, burada sol kazandı, gördün mü? Biz de…’ Bu mümkün değil.”

‘MARX’I MEZARDAN ÇIKARIP GETİRSİNLER, EN FAZLA 4 AY…’

Faşist Ulusal Birlik partisinin seçim yarışından oyunu artırarak çıktığını ve Marine Le Pen’in seçim akşamı “Zaferimiz sadece gecikti” şeklinde bir açıklama yaptığını hatırlatan Emrah Cilasun, Fransa’da farklı ittifakların bir araya gelerek hükümet kurmasının mümkün olmadığı görüşünde. Sol açısından ortada zafer sarhoşluğu sergilenebilecek bir durumun olmadığına işaret eden Cilasun, seçim sürecinde ülkede 80’e yakın siyasetçinin saldırıya uğradığını da anımsatarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mesele şu; bu toplumun ve dünyanın bu dertlerini siyaset merkezinin ortasındaki dengeler ve sütunlar, kolonlar kaldıramıyor artık. Kolonlar hem kendi aralarında ihtilaflı hem de ittifak kurmaya çalışıyorlar; tutmaz. Yani, Mélenchon’un enternasyonali söyletmesi bile kapitalist Fransız toplumunu bir arada tutamaz çünkü o kadar birikmiş bir durumda.”

Fransa’da sol ittifakın hükümet kurması halinde bunun uzun soluklu olmasının da pek mümkün olmadığına dikkat çeken Emrah Cilasun, Yeni Halk Cephesi’nin başbakan adayının henüz belli olmadığını hatırlatarak, “(Karl) Marx’ı mezardan çıkarıp getirsinler, 3 ay, bilemedin 4 ay… Yürütemez. Durum son derece vahim” değerlendirmesinde bulundu.

‘MACRON’UN UKRAYNA’DA ÖN ALMAK İÇİN RIZA ALMASI LAZIM’

Emrah Cilasun’a göre, Macron’un yaklaşımını 2 yılı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında da okumak mümkün. Fransa Cumhurbaşkanı’nın Ukrayna’ya asker göndermek istediğine dikkat çeken Cilasun, 5 Kasım’da ABD’de yapılacak Başkanlık seçimlerini de hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Macron neden Ukrayna’ya asker göndermek istiyor? Çünkü Fransız emperyalizmi adına Amerikan emperyalizminin önünü almak istiyor. Önünü almazsa, Ocak 2025’ten sonra (Donald) Trump gelip üstüne sifonu çekecek. Trump savaşı durduracak demiyorum. Trump savaşı başka bir merhaleye çevirince, Almanlar ve Fransızlar ayazda kalacaklar ve onun peşinden koşturmak zorunda kalacaklar.

Şimdi gemler kimin elinde olacak sorunu var. Fransa hamle yapmak istiyor, ön almak istiyor. Ön alması için içeriyi düzeltmesi lazım. İçeriyi düzeltmesi için rıza alması lazım. Rıza için faşistleri değil, sol denilen Mélenchon’u da yanına alıp, ondan sonra buradan milletin de rızasını almış bir Fransa olarak Putin’e, Rus emperyalizmine karşı duracak.

Bu mümkün değil. Bu konuda kendi aralarında ihtilaflılar, çelişkililer. Bu çelişki ortamında faşistler diyorlar ki ‘Ben gelirsem Fransa’yı NATO’dan çıkarırız. Ben bu savaşa böyle, Amerika’nın peşinde dahil olmam. Ben burada başka bir politika izlerim.’ Bunu daha iyi bir politika izleyeceği anlamında söylemiyorum. Sadece ve sadece aralarında bu ihtilaflar var.”

‘FAŞİSTLER SEÇMENLERİ İDEOLOJİK OLARAK DA YANINA ALIYOR’

İklim meselesini yok sayan faşist siyasetçilerin aksine genç nüfusun öyle düşünmediğine, bunun ciddiye alınması gerektiğine dikkat çeken Cilasun, Fransa’da yapılan Sarı Yelekliler eylemlerini de hatırlatarak bu kitleselliğin bir bölümü solcu olsa da özellikle taşradaki büyük bir bölümünün faşistlerde olduğunu söyledi. Cilasun, bu bağlamda faşist parti ve siyasetçilerin seçmenlere yaklaşımını şu sözlerle anlattı:

“Mesele sadece mide meselesi, sadece ekmek sorunu değil. Faşistler aynı zamanda kapsamlı bir ideolojik doygunluk da veriyor. Mesela Fransa çiftçisine diyor ki ‘Sen bu zor durumdayken bizim Fransamız elden gidiyor, Fransız değerlerimiz elden gidiyor, bu değerler sana layıktır.’ Yani sadece karnına hitap etmiyor, aynı zamanda beynine de hitap ediyor. İdeolojik olarak da onları yanına alıyor. Buna karşı yapılacak hamle ‘Biz bu çiftçiye iki kuruş fazla verirsek biz onu yanımıza alırız’ olamaz. Alamazsın, mümkün değil. O dönem geçti.”

‘ÇİPRAS NE KADAR SOLCUYSA MÉLENCHON DA O KADAR SOLCU’

Fransa’daki sol partileri de eleştiren Emrah Cilasun, “Bütün insanlar sağduyulu bir şekilde otursunlar, sakin bir şekilde baksınlar. Faşistlerin programlarından satır satır çalınıp Macron’un programına, Fransız komünistlerinin programına, Sosyalist Parti’nin programına aktarılıyor. Yani taklidin taklidi var” değerlendirmesinde bulundu.

Kendi tarihsel eleştirilerine rağmen Yeni Halk Cephesi’nin adını aldığı 30’lu yılların halk cephesinin ve o dönemin Fransız Komünist Partisi’nin gerçekten bir komünist parti olduğunu belirten Cilasun, “Bugünkü Fransız Komünist Partisi’ne ben komünist partisi diyemem… Yunanistan’da SYRIZA ne kadar komünistse, solsa, Fransız Komünist Partisi de o kadar sol. SYRIZA ne kadar sosyalistse Fransız Sosyalist Partisi de o kadar… Çipras ne kadar solcuysa Mélenchon da o kadar solcu” diye konuştu.

‘BURADA İKİNCİ BAŞKA BİR SORUN DAHA VAR…’

“İkincisi, başka bir sorun daha var burada” diyen Emrah Cilasun, “Seçimin hemen ertesi günü, Cephe’nin kendi içerisinde bir bölümü ‘Ben Macron’la çalışmaya hazırım’ dedi, öbürü ‘Ben Macron’la çalışmaya hazır değilim’ dedi. Macron’un cephesinin içerisinden şimdiden faşistlerle çalışmaya hazır olanlar var” değerlendirmesinde bulundu.

Ukrayna’nın başkenti Kiev’deki bir çocuk hastanesine düzenlenen saldırıyı da hatırlatan Cilasun, “Bu savaşın dramatik boyutlarda bir tık daha yükselmesi demek, Almanya ile Fransa’nın seçime rağmen birden bir şeyin içine girmesine neden olur” diyerek bunun başka kaos ve sosyal patlamalara yol açabileceğine işaret etti. Fransa’nın Paris’ten müteşekkil olmadığını, özellikle taşrada ırkçılık ve yabancı düşmanlığının çok yüksek olduğunu ifade eden Cilasun, sosyal bir patlamaya son derece elverişli olan bu yerlerde böyle bir durumun olması halinde bunu dizginlemenin çok zor olacağı uyarısında bulundu.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir